5 Mayıs 2014 Pazartesi

Büyükşehir Belediye Meclis Seçim Sistemi

Türkiye'de 2014 itibariyle 30 büyükşehir var: Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Ordu, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon, Van. Yeni büyükşehir yasasıyla bu illerin bütün ilçelerinde yaşayan seçmenler yerel seçimlerde büyükşehir belediye başkanlığı, ilçe belediye başkanlığı ve ilçe belediye meclisi için üç ayrı oy veriyorlar. İlçe belediye meclislerinden de büyükşehir belediye meclisleri oluşturuluyor.

Büyükşehir sınırları içinde yer alan bütün ilçelerin belediye başkanları, büyükşehir belediye meclislerinin doğal üyeleri; bunu bir kenara koyalım. Başkanlar dışındaysa ilçe belediye meclislerinin üye sayıları nüfuslarına göre belirleniyor. Buna göre;

Nüfusu 10.000'den az olan ilçelerde 8 + 1 kontenjan,
Nüfusu 10.001 - 20.000 arası olan ilçelerde 10 + 1 kontenjan,
Nüfusu 20.001 - 50.000 arası olan ilçelerde 13 + 2 kontenjan,
Nüfusu 50.001 - 100.000 arası olan ilçelerde 22 + 3 kontenjan,
Nüfusu 100.001 - 250.000 arası olan ilçelerde 28 + 3 kontenjan,
Nüfusu 250.001 - 500.000 arası olan ilçelerde 33 + 4 kontenjan,
Nüfusu 500.001 - 1.000.000 arası olan ilçelerde 40 + 5 kontenjan,
Nüfusu 1.000.000'dan fazla olan ilçelerde 49 + 6 kontenjan ilçe belediye meclis üyeleri seçiliyor.

Bu üyeliklerin nasıl dağıtıldığına gelmeden önce şu kontenjan meselesini halledelim. Seçime giren partiler o ilçede belirlenen kontenjan sayısı kontenjan adayı bildiriyor. Bu üyelikler, doğrudan o ilçede en çok oyu almış partiye blok olarak veriliyor.

İlçe belediye meclisi üyeliklerinin dağıtılmasında ise tamamen büyük partileri kollayan, küçük partileri olabildiğince devredışı bırakmayı amaçlayan bir sistem var yürürlükte. İlçedeki bütün partilerin oy oranları tespit edildikten sonra tüm partilerden % 10 oy siliniyor; ardından d'hont sistemine göre (oylar önce 1'e, önce 2'ye, sonra 3'e... bölünerek en yüksek sayıya sahip partilere koltukların verilmesi) geçiliyor. Yani bu sisteme göre % 10'un altında oy alan partilerin belediye meclislerinde temsil imkanı bulunmuyor.

Örneğin Nüfusu 9.000 Olan Bir İlçede Oylar Şu Şekilde Dağılmış Olsun:

A Partisi : % 40
B Partisi : % 13
C Partisi : % 12
D Partisi : % 10
E Partisi : % 9
F Partisi : % 8
G Partisi : % 8

Üyeliklerin dağıtımına geçmeden önce bütün partilerden % 10 siliyoruz:

A Partisi : % 30
B Partisi : % 3
C Partisi : % 2
D Partisi : % 0
E Partisi : % 0
F Partisi : % 0
G Partisi : % 0

Kontenjan üyeliğini en fazla oyu almış alan A Partisi kazanıyor. Geri kalan 8 üyelik için partilerin oylarını önce 1'e, sonra 2'ye, sonra 3'e, sonra 4'e, sonra 5'e, sonra 6'ya, sonra 7'ye, sonra da 8'e bölüyoruz. A Partisi / 8 = 3,75 hala en yakın rakibi B Partisi'nin % 3'ünden büyük olduğu için ilçedeki 9 üyeliği de A Partisi kazanıyor. Buna göre toplam oyların % 40'ını alan bir parti belediye meclisinde % 100'le temsil edilmiş oluyor. Yerel idarelerin uyum içinde çalışabilmesi, hizmetlerin aksamaması için böyle bir yöntemin tercih edildiği öne sürülse de temsilde adaleti bu denli es geçen / geçme potansiyeli olan bir sistemin toplumun genelini tatmin etmede ciddi sorunlar taşıdığı bir gerçek.

Büyükşehir belediye meclislerine gidecek üye sayısı da yine nüfusla orantılı:

Nüfusu 10.000'den az olan ilçelerde 1 + 1 ilçe belediye başkanı,
Nüfusu 10.001 - 20.000 arası olan ilçelerde 2 + 1 ilçe belediye başkanı,
Nüfusu 20.001 - 50.000 arası olan ilçelerde 3 + 1 ilçe belediye başkanı,
Nüfusu 50.001 - 100.000 arası olan ilçelerde 5 + 1 ilçe belediye başkanı,
Nüfusu 100.001 - 250.000 arası olan ilçelerde 6 + 1 ilçe belediye başkanı,
Nüfusu 250.001 - 500.000 arası olan ilçelerde 7 + 1 ilçe belediye başkanı,
Nüfusu 500.001 - 1.000.000 arası olan ilçelerde 9 + 1 ilçe belediye başkanı,
Nüfusu 1.000.000'dan fazla olan ilçelerde 11 + 1 ilçe belediye başkanı; büyükşehir belediye meclisine üye olarak seçilir.

Kontenjandan seçilen üyeler arasında ismi sıranın en üstünde yazan üye otomatikman büyükşehir belediye meclisi oluyor. Diğer üyelikler ise kontenjanlar dışarıda bırakılarak ilçe meclis üyelerinin seçilme sırasına göre belirleniyor.


Milli Bakiye (Ulusal Artık) Sistemi

Ne zaman geçmişte uygulanan seçim sistemlerinden dem vurulsa konu bir şekilde "gelmiş geçmiş en demokratik sistem" olarak anılan milli bakiye sistemine gelir. 'Hiçbir partinin aldığı hiçbir oyun araya gitmediği sistem' olarak adlandırılan bu sistem ülkemizde yalnızca 1965 milletvekili genel seçimlerinde ve 1966 senato seçimlerinde uygulanmış; sonrasındaysa yürürlükten kaldırılmıştır. Doğurduğu sonuçlar ve uygulama esasları açısından derinlemesine incelenmeyi hak eden bu seçim sisteminin önce tarihi arkaplanına bakalım.

"Türkiye İşçi Partisi'ni Meclis'e sokan sistem" olarak akıllarda yer etse de sistemin kabul edilişinin TİP'le, solla, sosyalizmle doğrudan bir ilgisi yok. 27 Mayıs'tan sonra yapılan ilk genel seçim olan 1961 genel seçimlerinde Demokrat Parti geleneğinden gelen oylar Adalet Partisi (% 34,78), Yeni Türkiye Partisi (% 13,72) ve kısmen Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (% 13,85) arasında bölündüğü için Cumhuriyet Halk Partisi oyların % 36.72'sini alarak birinci parti olmuştu. CHP öncülüğündeki 3 ayrı koalisyon hükümetiyle geçen 4 yıl içinde - ki 1964'te partinin başına Süleyman Demirel geçmiştir - Adalet Partisi, DP kulvarında yarışan diğer partiler üzerindeki hakimiyetini sağlamlaştırmış, bu siyasi mirasın ana varisi haline gelmişti. Meclis'te temsil edilen YTP ve CKMP var olan seçim sistemiyle gidilecek olası bir seçimde kendilerini bekleyen sonu görmüş; bu nedenle küçülen (küçük) partilere Meclis'te daha geniş yer açacak bir sistem arayışına koyulmuştu. Bu çalışmalar neticesinde YTP Tokat Milletvekili Zeyyat Kocamemi 'milli bakiye' olarak adlandırılan önergeyi Meclis'e sundu. CHP de kendisine de temsilde zarar verecek bu sistemi desteklediğini açıkladı. CHP sözcüleri bu tavırlarını "temsilde adalet prensibi" ile açıklasalar da bunun Adalet Partisi'nin tek başına iktidara gelmesini önleme adına yapıldığı yorumları yapıldı sıklıkla. AP ise teklife şiddetle karşı çıktı ve yasayı engellemek için her türlü yolu deneyeceğini duyurdu. Tartışmalar neticesinde AP milletvekilllerinin katılmadığı oturumda CHP, CKMP ve YTP milletvekilleriyle milli bakiye kanunlaştı.

Milli bakiye sistemi en basit anlatımıyla her partinin aldığı oy kadar Meclis'te temsil edilmesi demekti. Örneğin 550 milletvekilliği için seçim yapılıyorsa oyların % 40'ını alan partinin 220 milletvekili, % 2'sini alan bir partinin 11 milletvekili çıkaracaktı. Peki ama bu 11 milletvekili nasıl belirleniyordu? Diyelim ki bir parti Edirne'den Ardahan'a tüm illerde % 2 oy aldı; hangi ilden aday gösterdiği isim milletvekili seçilmiş olacaktı? İşte bu soruların cevabı epey bir çetrefilli milli bakiye sisteminde.

İlk ve en kolay aşama iller bazında yapılan hesaplama. O ilde kullanılan toplam geçerli oylar ilin çıkaracağı milletvekili sayısına bölünüyor ve o ilden kaç oyla bir milletvekili çıkarılacağı saptanıyor. Artan oylar ülke çapında "milli seçim çevresi" denen havuza aktartılıyor. İl aşamasında başkaca da hiçbir şey yapılmıyor. Örnek vermek gerekirse :

8 Milletvekili Seçecek Olan X İlinde Partiler Şu Oyları Almış Olsun:

A Partisi : 210.000
B Partisi : 140.000
C Partisi :  75.000
D Partisi :  30.000

Toplam Geçerli Oy : 455.000

İlk yapmamız gereken toplam geçerli oy sayısını milletvekili sayısına bölmek. 455.000/8 = 56.875
A Partisi'nin milletvekili sayısı : 210.000/56.875 = 3.69 (A Partisi'ne 3 milletvekilliği, 0.69'a denk gelen oy milli seçim çevresine aktarılır)
B Partisi'nin milletvekili sayısı : 140.000/56.875 = 2.46 (B Partisi'ne 2 milletvekilliği, 0.46'ya denk gelen oy milli seçim çevresine aktarılır)
C Partisi'nin milletvekili sayısı : 75.000/56.875 = 1.31 (C Partisi'ne 1 milletvekilliği, 0.31'e denk gelen oy milli seçim çevresine aktarılır)
D Partisi'nin milletvekili sayısı : 30.000/56.875 = 0.52 (D Partisi bu aşamada X ilinden milletvekilliği kazanamaz, oyları tamamen milli seçim çevresine aktarılır)

Yapılan bu hesaplama sonucunda X ilinin 8 milletvekilliğinden 6'sı tespit edilmiş olur, 2'si milli seçim çevresindeki toplam oylara bağlı olarak dağıtılacaktır.

Bütün illerde bu hesaplama yapıldıktan sonra bütün illerden gelen 'milli seçim çevresi' oyları birarada toplanır; illerin boşta kalan toplam milletvekili sayısına bölünerek milletvekili dağıtımı yapılır.

Bütün İllerden Gelen Artık Oylar Şu Şekilde Dağılmış Olsun :

A Partisi : 600.000
B Partisi : 220.000
C Partisi : 550.000
D Partisi : 850.000

Milli Seçim Çevresindeki Toplam Oy : 2.220.000
İl Milletvekiliği Hesaplamasında Boşta Kalan Sandalye Sayısı da 100 Olsun.

Milli seçim çevresinde her bir milletvekilliği için gerekli olan oy sayısı 2.220.000/100 = 22.200
A Partisi : 600.000 / 22.200 = 27,02 (A Partisi milli seçim çevresinden 27 ilave milletvekiliği kazanmıştır)
B Partisi : 220.000 / 22.200 = 9,90 ( B Partisi milli seçim çevresinden 9 ilave milletvekiliği kazanmıştır)
C Partisi : 550.000 / 22.200 = 24,77 (C Partisi milli seçim çevresinden 24 ilave milletvekilliği kazanmıştır)
D Partisi : 850.000 / 22.200 = 38,28 ( D Partisi milli seçim çevresinden 38 ilave milletvekilliği kazanmıştır)

Bu aşamada da 27 + 9 + 24 + 38 = 98 milletvekiliğini daha dağıtmış olduk. Ancak elimizde dağıtmamız gereken 100 milletvekilliği vardı, 2 sandalye boşta kalmış oldu. Bu aşamada artık bölme çarpma yapılmaz. Son hesaplamada bakiye oyu en fazla olan B Partisi (% 0.90) ve C Partisi'ne (% 0.77) birer milletvekilliği daha verilir ve hesap tamamlanır.

Hangi partinin parlamentoda kaç milletvekili ile temsil edileceğini böyle tespit ettik. Peki yukarıdaki soruya yeniden dönersek; hemen her ilde % 2 oy almış bir parti hakkı olan 11 milletvekilini İstanbul'dan mı çıkaracaktır Ankara'dan mı; Hakkari'den mi Edirne'den mi?

Öncelikle her parti için ayrı ayrı listeler yapılır. Bu listede o partinin bakiye oy oranı en fazla olan illeri yazılır. Boşta milletvekilliği bulunan il, hangi partinin listesinde yer alıyorsa ilave milletvekilliğini o parti kazanır. Eğer bir il, birden fazla partinin listesinde yer alıyorsa boş milletvekilliği o seçim çevresinde hangi partinin bakiye oyu daha fazlaysa ona verilir ve o il diğer partilerin listesinden silinir. Böylelikle eğer X ili A Partisi'nin listesinde yer alıyorsa A Partisi'nin 4. sıra adayı da milletvekili seçilmiş olur.

Son aşamada kanun, çok ilginç bir şekilde ikili yöntem getirmiş. Eğer bir parti ilk aşamada (yalnızca illerdeki oyların esas alındığı aşamada) toplam milletvekili sayısının beşte biri kadar milletvekili çıkaramamışsa (örneğimizde 550/5=110) Yüksek Seçim Kurulu o partinin milli seçim çevresinden çıkarması gereken milletvekili sayısının üçte birinin tespitini parti genel merkezine bırakıyor. Örneğin D Partisi il aşamasında hiç milletvekili çıkaramamış ancak ülke genelinde aldığı 850.000 oyla 38 milletvekili çıkarmış olsun. YSK bu partinin 25 milletvekili bir yukarıdaki paragrafta anlattığım şekilde hesaplıyor, kalan 13 milletvekilliği için partiye yazı yazıyor ve "Partinin kesinleşmiş aday listesinde yer almak kaydıyla kimlerin milletvekili seçilmiş sayılacağını tespit etmesini" istiyor. Yani milli bakiye sistemi küçük partilerin yalnızca Meclis'te temsil edilmesini sağlamakla kalmıyor; onların 'as kadrolarının' da oyları oranınca Meclis'e taşınmasını sağlıyor. Bu da en azından benim yıllardır aklımdaki "TİP % 3 oyuyla hem Çetin Altan'ı hem Sadun Aren'i hem Behice Boran'ı nasıl seçtirebilmiş acaba?" sorusunu yanıtlıyor.

Peki bu sistem ülkenin son genel seçimi olan 2011 seçiminde uygulansaydı üç aşağı beş yukarı nasıl bir Meclis kompozisyonuyla karşı karşıya kalırdık? ("Oyum araya gitmesin" diye kerhen verilen oyların asıl sahiplerine gideceği kısmı tabii ki ihmal edilerek)

Adalet ve Kalkınma Partisi : 275 (Mevcut sistemde 327 çıkardı)
Cumhuriyet Halk Partisi : 143 (Mevcut sistemde 135 çıkardı)
Milliyetçi Hareket Partisi : 72 (Mevcut sistemde 53 çıkardı)
Bağımsız : 35
Saadet Partisi : 7
Halkın Sesi Partisi : 4
Büyük Birlik Partisi : 4
Demokrat Parti : 4
Hak ve Eşitlik Partisi : 2
Demokratik Sol Parti : 1
Doğru Yol Partisi : 1
Türkiye Komünist Partisi : 1
Millet Partisi : 1

Görüldüğü üzere milli bakiye uygulansaydı birinci parti dışındaki bütün partiler şu anda çıkarabildikleri milletvekili sayısından daha fazla milletvekili çıkaracaktı ve bugünkünden oldukça farklı bir meclis tablosu görecektik. 

Temsilde adalet ve Meclis'te çok seslilik gibi olumlu eleştiriler alsa da milli bakiye sistemi en çok yönetimde istikrar sağlamaktan uzak olduğu, güçlü hükümetlerin oluşmasını engellediği yolunda olumsuz eleştiriler aldı. Bu sistemin uygulandığı tek milletvekili genel seçimlerinde bir partinin (Adalet Partisi) % 52,87 oranında oy alarak tek başına hükümeti kurmuş olması ise tarihin garip bir cilvesidir...