9 Mayıs 2015 Cumartesi

Birleşik Krallık (Dar Bölgeli) Seçim Sistemi

Bilindiği üzere, geçtiğimiz perşembe günü (07.05.2015) Birleşik Krallık'ta (Bizde yanlış olarak İngiltere denip geçildiğine bakmayın; İngiltere'nin yanısıra İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'da da kuruluyor sandıklar) Avam Kamarası için seçimler yapıldı. Her ne kadar seçim öncesi anketler Labour Party ile Conservative Party'nin birbirine çok yakın sonuçlar alacağını gösterse de netice öyle olmadı. Muhafazakarlar (Conservative P) rakibi İşçi Partisi karşısında açık bir zafer kazanarak tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu sağladı.

Türkiye'de de dönem dönem tartışmaya açılan Dar Bölgeli Seçim Sistemi uygulanıyor Birleşik Krallık'ta. Bunun anlamı şu: ülke, nüfus dikkate alınarak 630 seçim bölgesine bölünmüş ve her bir seçim bölgesi parlamentoya bir milletvekili gönderiyor. Haliyle o seçim bölgesinde hangi partinin adayı birinci olmuşsa milletvekilliğini o kazanıyor. Seçim barajı ise bu sistemde uygulanmıyor.

Sistemin pratikte gördüğü işlev şu: Büyük partilerin parlamentodaki sandalye sayısını artırıp küçük partileri budamak. Örneğin; siz ülke genelinde %25 oy oranına sahip bir partisiniz ve oylarınızı yoğun olarak aldığınız spesifik bir bölge yok. Ülkenin her bölgesinde %20 ila %30 arasında oy alıyorsunuz. Seçimden birinci çıkan parti ise ülke genelinde %33 ila %40 arasında oy alıyor. %25 oy alan parti hiçbir seçim bölgesinden birinci parti olarak çıkamadığından parlamentodaki temsil oranı: %0. Bu durumun en dramatik örneklerinden birini geçtiğimiz perşembe günü United Kingdom Independence Party yaşadı. Parti ülke genelinde 3.881.099 oy aldı ki bu da oyların %12,6'sına tekabül ediyor. Eğer bu oran parlamentoya bire bir yansımış olsaydı UKIP'in 82 sandalyeye sahip olması gerekirdi. Ancak partinin aldığı oyların çok büyük bir kısmı partinin 2. veya 3. olduğu seçim bölgelerinden geldiği için çöpe gitti ve UKIP seçimi 1. tamamlayabildiği tek bölgeden 1 milletvekili çıkarabildi.

Oylarını belirli bölgelerde yoğunlaştırabilen partiler ise - parti ülke genelinde ne kadar az oy alırsa alsın - bu durumdan etkilenmiyor. Bunun en canlı örneğini ise Scottish National Party verdi. Seçimlere yalnızca İskoçya'da giren partinin toplam oyu 1.454.436. Çıkardığı milletvekili sayısı ise, İskoçya'nın hemen bütün bölgelerinde çok güçlü olduğu için, 56. İskoçya özelinde baktığımızdaysa SNP, İskoçya oylarının %50'sini alarak İskoçya'nın 59 sandalyesinden 56'sını almış oldu. Benzer örnek olarak seçime yalnızca Galler'de giren Plaid Cymru da verilebilir. Birleşik Krallık genelinde %0.6, Galler genelinde ise %12,1 oy alan PC, toplam 181.704 oyuyla üç seçim bölgesinde birinci çıktığı için parlamentoya 3 milletvekili yolladı. Buradan hareketle diyebiliriz ki; seçim sistemi bize şunu anlatıyor: "Eğer oyun o seçim bölgesinin 1. partisine değilse doğrudan çöpe..."

"Türkiye'de de dar bölge seçim sistemi uygulanırsa ne olur?" sorunun en güzel yanıtı da 7 Mayıs seçimlerinde gizli. Conservative Party yerine AKP, Labour yerine CHP, UKIP yerine MHP, SNP yerine de HDP yazıp okursanız oluşacak tabloyu da görebilirsiniz. 2011 genel seçim sonuçları baz alındığında AKP ülkenin pek çok yerinde 1. parti olduğu için, mevcut sistemle çıkardığından çok daha fazla milletvekili çıkarabilecektir. CHP ise mevcut sistemle ikinci ya da üçüncü parti olduğu illerden (Konya, Kayseri, Kahramanmaraş, Niğde, Ordu, Sivas vs. vs.) çıkardığı birer milletvekiline veda edecek ancak İzmir, Çanakkale, Aydın, Antalya gibi illerde şu anda çıkarabildiğinden daha fazla sayıda milletvekili çıkaracaktır. Ülke geneline baktığımızda CHP şu andakinden daha az sandalyeye sahip olacak ancak yine de iyi kötü parlamentodaki varlığını benzer biçimde sürdürecektir. Dar bölge sisteminde asıl ölümcül darbeyi yiyecek olan parti ise MHP. 2011 seçim sonuçlarına göre MHP, milletvekili çıkardığı bütün illerde ya ikinci ya da üçüncü parti olarak meclise girebilmiş; sandıktan birinci çıktığı il ise bulunmuyor. Bu durumda eğer dar bölgeli seçim sistemi uygulanmış olsaydı toplam oyların %12.98'ine sahip olan MHP parlamentoda 0 milletvekiliyle temsil edilecekti. HDP ise birinci parti olarak çıktığı 8 - 10 il sayesinde bugünküne yakın oranda sandalyeyle mecliste temsil edilecekti. Yani, Recep Tayyip Erdoğan'ın yüzde onluk seçim barajının kalkması karşılığında gündeme getirdiği dar bölgeli seçim sisteminin pratikteki anlamı; seçim barajını HDP'nin önünden kaldırıp MHP'nin önüne dikmek. AKP'nin sistem adaletsizliği yüzünden konduğu sandalyelere ise birinci parti olduğu sürece dokunmak yok.

Peki bizim sistemimiz Birleşik Krallık'ta uygulansaydı? Buna kesin bir yanıt vermek mümkün değil çünkü mevcut durumda 650'ye ayrılmış seçim bölgelerinin nasıl birleştirileceğine göre alınacak sonuçlar değişiklik gösterir. Ancak şuradaki liste baz alınarak bazı spekülasyonlar yapılabilir: http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_United_Kingdom_Parliament_constituencies

Buna göre örneğin Derbyshire bölgesinde Amber Valley, Bolsover, Chesterfield, Derby North, Derby South, Derbyshire Dales, Erewash, High Peak, Mid Derbyshire, North East Derbyshire, South Derbyshire olmak üzere 11 seçim bölgesi, yani 11 milletvekili koltuğu var. Mevcut sisteme göre 7 bölgede Muhafazakarlar, 4 bölgede ise İşçi Partisi birinci çıkmış ve meclise parlamenter göndermiş. Gelin şimdi Derbyshire'ın bu 11 bölgesini bizdeki gibi birleştirelim ve Derbyshire'daki toplam oy oranına ve 11 milletvekilinin dağılımına bakalım:

Conservative Party: 202.538
Labour Party: 187.522
UKIP: 76.124
Liberal Democrat Party: 28.869
Green Party: 15.606

Bizdeki mevcut sistemin adı, tamı tamına tariflemek gerekirse "%10 ülke barajlı D'Hont Sistemi". Yüzde 10 ülke barajını bir kenara bırakıp D'hont sistemine göre 11 milletvekilli Derbyshire bölgesine bir bakalım. Neydi D'hont sistemi? Alınan oyları 1'e, 2'ye, 3'e, 4'e... bölerek milletvekilliğini hesaplama yöntemi.

1. koltuk: En yüksek oyu alan CP Derbyshire'deki ilk milletvekilliğini alır.
2. koltuk: Bu koltuk için CP'nin oyunu 202.538/2 = 101.269 kabul ediyoruz. LP'nin oyu bu sayıdan fazla olduğu için 2. koltuğu LP aldı.
3. koltuk: Artık CP'nin oyu 101.269, LP'nin 93.761, UKIP ise 76.124; CP ikinci koltuğunu aldı.
4. koltuk: LP: 93.761, UKIP: 76.124, CP: 67.513; LP ikinci koltuğunu aldı.
5. koltuk: UKIP: 76.124, CP: 67.513, LP: 62.507; UKIP 1. sıradaki adayını meclise sokuyor.
6. koltuk: CP: 67.513, LP: 62.507, UKIP: 38.062; CP milletvekili sayısını 3 yapıyor.
7. koltuk: LP: 62.507, CP: 50.635, UKIP: 38.062; LP de koltuk sayısını 3'e çıkarıyor.
8. koltuk: CP: 50.635, LP: 46.880, UKIP: 38.062; CP'nin 4. sıra adayını da meclise yolluyor.
9. koltuk: LP: 46.880, CP: 40.508, UKIP: 38.062; LP de 4. sıra adayını seçtirebiliyor.
10. koltuk: CP: 40.508, UKIP: 38.062, LP: 37.504; CP milletvekili sayısını 5 yapıyor.
11. koltuk: UKIP: 38.062, LP: 37.504, CP: 33.756; UKIP 2. milletvekilini de seçtiriyor.

Dar bölgeli sisteme göre CP: 7 - LP: 4 olarak dağılan sandalyeler eğer Türkiye'deki sistem uygulansaydı UKIP'in bütün sandıklarda üçüncü olarak topladığı için çöpe giden 76.124 oy biraraya geldiğinde anlamlı bir yüzdeye denk düşüyor ve dağılım CP: 5 - LP: 4 - UKIP: 2 şeklinde oluyor. 11 milletvekilliği olan Derbyshire örneğinden yola çıkarak 650 parlamenterin tamamının bu yolla belirlendiğini düşünürseniz; ortaya çıkacak tablonun ne kadar değişeceğini görebilirsiniz. Buradan hareketle yüzde 10 seçim barajı gaddarlığını bir kenara koyarsak; Türkiye'de uygulanan çok parlamenterli, d'hont sistemli geniş bölge sisteminin en adil sistem olmamakla beraber, Birleşik Krallık örneğinden daha çoğulcu ve adilane bir sistem olduğunu söyleyebiliriz.