23 Haziran 2015 Salı

7 Haziran 2015 Genel Seçimleri - 2 : Bağımsız Adaylar ve Yurt Dışı Oyları Sorunu

Geçtiğimiz genel seçimlerde 85 seçim bölgesinde toplam 165 aday milletvekili seçilebilmek için yarıştı. Neyse ki 165 adayın hiçbiri seçilebilmek için gerekli oy oranının yanına yaklaşamadı da kendimizi içinden çıkılmaz bir seçim sistemi sorununun ortasında bulmadık. Zira bağımsız adayların seçilmesi konusunda skandal sayılabilecek - sonu seçimin iptaline kadar gidebilecek - bir düzenlemeyle seçime gitti Türkiye. Sorunun kilit noktası ise yurtdışından gelen oylar...

2012'ye kadar, yurt dışında ikamet eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un 94. maddesi gereğinceseçim tarihinden 75 gün öncesinden gümrük kapılarında kurulan  sandıklarda oylarını kullanabilmekteydi. Türkçesi, yalnızca o 75 gün içerisinde yurda giren veya çıkan gurbetçiler oy kullanabiliyordu. 2012'de yapılan değişikliklerle yurt dışı temsilciliklerde de sandık kurulması, yurt dışında yaşayan seçmenlerin yurda girmesine gerek kalmadan oy kullanabilmeleri yasalaştı. Ancak söz konusu düzenleme gereğince yurt dışındaki seçmenler yalnızca siyasi partilere oy verebilecek, bağımsız adayların aldığı oylara herhangi bir katkı yapamayacaktı (burası önemli, tekrar döneceğiz). Bu yasal düzenlemenin ilk uygulaması ise 10 Ağustos 2014'te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gerçekleşti. Seçim cumhurbaşkanlığı seçimi, yani en çok oyu alan adayın belirlenmesi dışında yapılacak başkaca bir işlem olmadığı için üzerinde duracağım sıkıntı bu seçimde yaşanmadı.

7 Haziran 2015 seçimleri ise yurt dışı sandıklarının hesaba katıldığı ilk genel seçim olma özelliği taşıyordu. Bu da şu demek; yurt dışında verilen yurt dışında verilen oylar parlamentodaki koltukların dağılımında etki edecek. Sorun da tam da burada ortaya çıkıyor. Yurt dışında verilen oylar seçim çevrelerine dağıtılırken nasıl bir hesaplama yapılacak? Yüksek Seçim Kurulu 29.03.2015'te aldığı 474 sayılı kararın 9. maddesiyle şöyle bir çözüm getirdi:
- Örneğin Türkiye'de toplam 40.000.000 geçerli oy kullanıldı, yurt dışında ise 1.000.000. Yani toplam 41 milyon oyumuz var.
- İkinci aşamada yurt dışı oylarının katsayısı bulunuyor. 1.000.000/40.000.000 = 0.025
- Her seçim çevresi için yurt dışından ilave edilecek oy sayısı belirleniyor. Diyelim ki X seçim çevresinde 1.500.000 oy kullanılmış. 1.500.000 x 0.025 = 37.500... X seçim çevresine yurt dışından 37.500 oy ilave edilecek.
- X seçim çevresine eklenecek 37.500 oyun hangi partilere nasıl yansıtılacağı o partinin yurt dışından aldığı toplam oy oranına göre dağıtılır. Diyelim ki AKP yurtışında toplam % 40 oranında oy aldı. Bu durumda 37.500 x 0.40 = 15.000.. AKP'nin X seçim çevresinde aldığı oylara eklenir.

Böylelikle yurt dışında oy kullanan seçmenin oyu, tek bir bölgede değil, Türkiye'nin bütün seçim çevrelerinde partilerin gücü oranında sonuçlara etki etmiş oldu. Burada belirtmek gerekiyor ki; yurt dışında kullanılan oyların hangi bölgelere nasıl yansıtılacağı gibi çetrefilli bir konuda YSK'nın getirmiş olduğu çözüm, verili koşullar dahilinde adil ve makul görünüyor. Buraya kadar bir sorun yok. Sorun 9. maddenin son cümlesinde başlıyor: Partilerin yurt geneli barajını (%10) aşmaları durumunda milletvekili hesabı bu oylar (yurt dışı oyların eklenmiş hali) esas alınır.

474 sayılı kararın 10. maddesi "Bir seçim çevresinde siyasi partilerin kazanacağı milletvekili sayısının hesabı ile bağımsız adayların milletvekili seçilmesi" başlığını taşıyor. Bu maddeye göre partilerin ve bağımsız adayların seçim çevrelerinde aldıkları oylar arasında hiçbir fark gözetilmiyor; partiler hesaplamaya yurt dışındaki oylarının eklenmiş haliyle girerken bağımsız adaylar yalnızca o bölgeden aldıkları oylarla giriyor. Yani bir bağımsız adayın seçilebilmesi için siyasi partilerin yalnızca o seçim çevresindeki oylarını geçmesi yetmiyor, yurt dışından ilave edilecek oylarını da geçmesi gerekiyor; ama kendisine yurt dışından 0 oy geliyor! Bu durum da temsilde adalet ve eşitlik ilkeleri açısından çok ciddi bir sorun içeriyor.

Örneğin şöyle bir durumla karşılaşsaydık;

Y seçim çevresinden 3 milletvekili çıkıyor olsun. Ve oylar da şu şekilde olsun:
Bağımsız Aday: 32.000
A Partisi : 31.500
B Partisi: 31.200
C Partisi: 30.700

Normalde A Partisi'nden 1 milletvekili, B Partisi'nden 1 milletvekili ve bir de bağımsız milletvekili seçilmiş olması gerekir. Ama yurt dışı oylarını henüz eklememiştik; diyelim ki yurt dışı oylarından da A Partisi'ne 800, B Partisi'ne 1.000, C Partisi'ne de 1.400 gelmiş olsun. Oy hesabını mevcut düzenlemeyle şu şekilde yapmamız gerekiyor:

A Partisi: 32.300
B Partisi: 32.200
C Partisi: 32.100
Bağımsız Aday: 32.000

Bu durumda A, B ve C partileri birer milletvekili çıkardı; bağımsız aday ise o seçim çevresinde en fazla oyu almış olmasına rağmen milletvekili seçilememiş oldu.

Peki çözüm nasıl olmalıydı? Kanımca en kestirme ve en doğru çözüm yurtdışından gelen oyları seçim çevrelerine paylaştırmak yerine; kendi başına, müstakil bir seçim çevresi haline getirmek. Nasıl ki partiler Adana'da, Bursa'da, Bayburt'ta, Muş'ta aday listesi ilan ediyor; yurtdışı seçim çevresi için de ayrıca bir liste oluşturur ve yurt dışından gelecek oylar yalnızca bu seçim çevresinden çıkacak milletvekilleri sayısı üzerinde etki eder. 7 Haziran'da yaklaşık 918 bin geçerli oy kullandı; bu da yaklaşık 933 bin geçerli oyun kullanıldığı ve 12 milletvekili çıkaran Gaziantep'e üç aşağı beş yukarı yakın bir oy demektir. Yurt dışı seçim çevresinde de 12 milletvekilliği buradan gelecek oylara göre dağıtılabilir. Böylelikle yurt dışı seçim çevresinden aday olmak isteyen bağımsız adaylar da siyasi partilerle eşit şartlarda seçim yarışına girebilecektir.

22 Haziran 2015 Pazartesi

7 Haziran 2015 Genel Seçimleri - 1 : MHP - SP - BBP İttifakı Olsaydı?

7 Haziran'a giden süreçte Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi birlikteliğinin Milliyetçi Hareket Partisi'yle ittifak yapacağı ve seçimlere MHP listelerinden katılacakları konuşuluyordu. Ancak sonrasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu ittifakı istemediği yolunda haberler geldi ve bu iki seçimlere Saadet Partisi listelerinden katıldı.

Peki iki parti yerine bu üç parti birlikte girseydi sonuç ne olurdu? Bunun için kesin yorumlarda bulunmak güç. Teorik olarak böylesi bir birlikteliğin yaratacağı sinerjinin toplam oylarının üzerine çıkacağı da, MHP'ye ya da SP'ye oy vermiş kimi seçmenlerin de üçlü ittifakla girilmesi halinde bu ittifaka oy vermeyecekleri öne sürülebilir. Ancak, seçmen disiplini güçlü olan ve böylesi kutuplaşılarak gidilmiş bir seçimde dahi barajı geçemeyeceği belli olan SP - BBP bloğuna oy vermiş seçmenin ittifak durumunda da oy tercihini değiştirmeyeceği söylenebilir. Yani özetle, 'artısı olurdu, eksisi olmazdı'.

Yüksek Seçim Kurulu'nun ilan ettiği sonuçlara göre parlamentoda milletvekili dağılımı şu şekilde oldu :

AKP - 258
CHP - 132
MHP - 80
HDP - 80

İllerdeki oy ve sandalye dağılımına tek tek baktığımızda ise; MHP + SP oylarının MHP'nin şu anda çıkardığı milletvekili sayısından 15 sandalye daha fazla kazanacağını görüyoruz. Buna göre SP; Adana, Amasya, Ankara 2. Bölge, Bursa, Çankırı, Çorum, Hatay, Konya, Malatya ve Sakarya'da AKP'nin çıkardığı birer milletvekilliğini azaltıyor ve MHP'ye götürüyor. Ankara 1. Bölge, İstanbul 1. Bölge, İstanbul 2. Bölge ve Ordu'da ise CHP'nin milletvekili sayısı 1 azalıyor, MHP'ninki 1 artıyor. SP oylarının MHP'ye HDP'den getirdiği tek koltuk ise Kocaeli'den. Ayrıca tamamı AKP'den azalmak üzere Düzce, Erzurum, Iğdır, Karaman ve Şanlıurfa'da çıkarılacak birer milletvekilliği kılpayı kaçırılıyor.

Bu durumda MHP, SP ve BBP ile ittifak yapsaydı ve bu oylar blok olarak MHP'ye gelseydi 8 Haziran sabahı şöyle bir tabloyla karşılaşacaktık:

AKP - 248
CHP - 128
MHP - 95
HDP - 79